Uzun bir projeyi yeni teslim etmiş ve Oscar
filmlerinden tamamen sıkılmış bir vaziyetteyken gösterimdeki filmlere baktım;
hepimizin zaman zaman ihtiyaç duyduğu gibi, saçma, basit, kafa dağıtma amaçlı
bir film arıyordum. Eh, “zombili aşk
filmi” Warm Bodies’ten daha saçmasını bulamazdım herhalde!
Bir
tarafta plak koleksiyonu yapan, spor araba kullanan,
romantik, nazik, atletik, mavi gözlü; Türk kızlarının “öylesini bulsam hemen götürüp
ailemle tanıştırırım” kategorisinden, ideal koca adayı bir zombi! Diğer tarafta
post-apokaliptik dünyanın en hırçın koşullarında büyümüş, binbir travma
yaşamış, neredeyse bütün sevdiklerini zombi salgınına kurban vermiş, fakat
bütün bunlara rağmen kendisiyle etkileşime giren ilk zombiyle beş dakikada
laubali olan salak kız! Daha hayalperest, daha uç bir kaçış fantezisi örneği geliyor mu aklınıza?
Elbette
geliyor olmalı! Son dört yılın uluslararası edebiyat
kanseri ve bu filmin çekilme nedeni Twilight!
İşte bu karşılaştırmadan ötürü, beklentilerimi Hazal Kaya seviyesine indirip sinemaya
öyle gittim. Neyse ki, Warm Bodies, Twilight’ın olmak isteyip de olamadığı her şey. Twilight’ın aksine, kendini ciddiye
almayan, belli bir espri anlayışına sahip, merkezdeki aşk hikayesini “aman tanrım aşık oldum ve bu yüzden bütün
dünya benim etrafımda dönmeli!” düzeyine indirmeden, tam tersine, bu aşk
ilişkisini distopik öğeler taşıyan ana hikayenin bir unsuru olarak işlemeye
çalışan, çekilirken birazcık durup düşünüldüğü belli olan bir film!
Evet, “romantik
zombi” fikri kulağa çok aptalca geliyor. Evet, senaryoda oldu bittiye
getirilen çok fazla anlamsız dönüş var. Ama yönetmen Jonathan Levine, bu kötü malzemeyi bir şekilde paketleyip satmayı
iyi becermiş. Ya da ben saçma-duygusal manipülasyona açık bir dönemden
geçiyorum! PMS böyle bir şey mi acaba?!
Başrollerdeki Nicholas
Hoult ve Teresa Palmer’ın doğal
karizmaları da bu “paketleme” işine
yardımcı olmuş denebilir. Kristen Stewart’ın aksine, Teresa Palmer’ın yüz
ifadelerini kullanarak üzgün/heyecanlı/korkmuş/sevinçli gibi temel duyguları
aktarabildiğini biliyor muydunuz?
Türe ilgi duyanlar ve filmin abuk konusunu
hazmedebileceğini düşünenler için, olgun ve eğlenceli bir iş olmuş. Uyarlandığı
kitabın yazarı Isaac Marion devam
kitabını yazdığını açıklamış bile. Kapitalist Hollywood yapımcılarına
vampir/zombi muhabbetinden para kazandıran kerizler olmaya devam edeceğiz
galiba.
10 üzerinden 6.5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder