Önyargılı bir sinema izleyicisi olmamak lazım. Önyargı kötü bir şey. (Hem sinema izlerken, hem de gerçek hayatta!) Fakat ne kadar isterse istesin kendi tabiatını değiştiremiyor insan. Ben önyargılı bir sinema izleyicisiyim. Bazı filmlerin notunu izlemeden veriyorum kafamda. İzledikten sonra da “haklıymışım,” diyerek kendimi tatmin ediyorum!
Bu kötü kalpli yükü izlediğim her filme taşımıyorum
neyse ki, ama Nebraska kesinlikle taşıdıklarımdan biriydi. Yönetmen Alexander Payne’e bir türlü ısınamamış,
kendisinin bir önceki filmi The Descendants ile yakaladığı
başarıyı dehşet içinde izlemiştim. Hatta o filmle ilgili 2012 Ocak’ta zehir zembelek bir yazı yazmışım. Nedense o kadar sinirlenmişim ki, 2 yıl sonra açıp
okuyunca bana da tuhaf geldi. Ama belli
ki Bay Payne blogumun sıkı bir takipçisi! Zira yeni filmi Nebraska ile durumu toparlamış epey!
Evet, tamamı siyah
beyaz çekilen Nebraska önyargı
bariyerimi yıkmakla kalmadı, bu yıl içinde en kanımın kaynadığı filmlerden biri
oldu.
Piyangodan ödül kazandığını iddia eden 70’lik Woody’nin,
ödülünü teslim almak için küçük oğlu David’in gönülsüz yardımıyla Nebraska’ya
gitme çabalarını izliyoruz Nebraska’da.
Yolculuklarının, uzak akrabalar, eski dostlar ve eski hatıralarla yüzleşmek
zorunda kaldıkları bir keşif yolculuğuna dönüşmesi uzun sürmüyor elbette! Evet,
Payne bu filmde de “hayat yolunda
kaybolmuş” aile üyeleri arasındaki sorunlu ilişkileri inceliyor aslında. Yine.
Ama mesela The
Descendants’taki karton karakterlerin aksine, bu filmdeki karakterler çok
daha doğal ve samimi. (Payne’in ilk kez kendi yazmadığı bir senaryoyu
yönettiğini hatırlatmamız gerek belki de.)
Filmin duygusal belkemiğini de Woody ve David
arasındaki baba-oğul ilişkisi
oluşturuyor. Hayatın farklı evrelerindeki bu iki erkek, farklı sebeplerden
kaynaklanan hayal kırıklıklarını unutmak için çıkıyorlar yola. Sanırım
etkilendiğim tema tam da bu: Erkekler üzerindeki başarı beklentilerinin
hastalıklı ve haksız biçimde yüksek tutulduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Okumalıyız, mezun olmalıyız, askere gitmeliyiz, iş bulmalıyız, para
kazanmalıyız, evlenmeliyiz, çocuk yapmalıyız, ailemizi çok mutlu etmeliyiz! Peki
ya bizden beklenenleri başaramazsak?
Başrolde 77 yaşındaki Bruce Dern ve eşi rolünde 84 yaşındaki June Squibb harika oynuyorlar ve alacakları En İyi Erkek ve En İyi
Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar adaylıklarını hak ediyorlar. Hatta bu Oscar
yağmurundan komedi rolleriyle tanıdığımız Will
Forte de (Saturday Night Live, 30 Rock) nasiplense keşke, diye
düşünmeden edemiyoruz.
Peki ya yönetmen Alexander Payne? Evet, Nebraska
basit bir hikâyeden çok katmanlı ve şiirsel bir anlatım çıkaran, samimi bir
film olmuş. Ama kendisini tam olarak
affetmiş değilim! Yönetmenlik tarzını hala ukala buluyorum ve bir anlatım
tekniği olarak müziğe çok fazla yüklenme hastalığını hiç tasvip etmiyorum. Burayı okuduğuna göre bir sonraki filmine bunları
da düzeltir herhalde!
10
üzerinden 7,5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder