24 Ocak 2012 Salı

84. Akademi Ödülleri: Adaylık yorumları


ADAYLARIN TAM LİSTESİ


YORUMLAR

> “En İyi Film”de 9 adaylık sürprizi

En büyük sürprizlerden biri “En İyi Film” kategorisinde yaşandı.

2008 yılında The Dark Knight ve Wall-E gibi, hem gişeyi hem de eleştirmenleri memnun eden filmler “En İyi Film” adayı olamayınca, Akademi yoğun eleştirilere maruz kalmıştı. Buna cevap olarak 2009 yılında, Oscar tarihinde ilk kez, aday sayısı 5’ten 10’a çekildi. Böylece normal koşullarda Akademi üyelerinin ilk 5’ine giremeyen, ama geniş kitleleri memnun eden filmler de “En İyi Film Adayı” payesiyle onurlandırılmış olacaktı. (Popüler filmlerin adaylığı sayesinde ödül töreni yayınının reyting kazanacak olması da cabasıydı.)

Bu kararın uygulandığı 2009 ve 2010 adaylıklarında Up, Toy Story 3, District 9 gibi hoş sürprizlerle karşılaşsak da, The Blind Side gibi bazı vasat filmlerin sırf “10 adaylık kontenjan dolsun” diye seçildiği son derece barizdi, bu durum çirkin biçimde göze battı.

Bunun üzerine bu sene yeni bir sistem geldi: Artık aday sayısı 5 ila 10 arasında herhangi bir sayı olabilirdi. Ama filmin adaylık kazanması için, üyelerin en az %5’inin tercih listesinde 1. sırada olması gerekiyordu. Yani şöyle diyelim: Artık bir filmin aday olması için “filmi biraz seven 1000 kişi” değil, “filmi gerçekten çok seven 250 kişi” gerekliydi.

Bu koşullarda, bu sene için beklentiler, 6 veya 7 filmin adaylık alacağı yönündeydi. Bunların arasında The Artist, Hugo, The Descendants, Midnight In Paris ve Moneyball garantiydi; geri kalan The Girl with the Dragon Tattoo, War Horse, The Tree of Life ve Tinker, Tailor, Soldier, Spy filmlerinin akıbeti hakkında kesin bir tahmin yoktu.

Akademi bugün herkesi şaşırtarak 9 aday açıkladı. “Artık vasat film istemiyoruz” diyerek “10 aday” sınırlamasını kaldıran Akademi, 9 aday birden gösterek ve bunların arasında kimsenin hesaba katmadığı, son derece kötü eleştiriler alan Extremely Loud & Incredibly Close’a yer vererek, son derece şaşırtıcı ve şapşalca bir iş yaptı diyebiliriz.

Şu andaki RottenTomatoes.com ortalaması %48 olan Extremely Loud & Incredibly Close, yönetmen Stephen Daldry’nin dördüncü filmi. Daldry, bugüne kadar çektiği 3 filmiyle de (Billy Elliot, The Hours, The Reader) “En İyi Yönetmen” adaylığı alarak kusursuz bir seri yakalamıştı. Akademi, görünüşe göre Daldry’e gerçekten tapıyor olmalı! Bu sene de yönetmenin kendisine olmasa da, filmine kocaman bir “En İyi Film” adaylığı vererek gönlünü almayı ihmal etmedi.


> Oyuncular: Dışarıda kalanlar, içeri girenler

Adayları tahmin ederken, geride bıraktığımız 3 ay içinde dağıtılan eleştirmen ve birlik ödüllerine bakarız genelde. Buna göre aday olması beklenen Albert Brooks (Drive), Tilda Swinton (We Need to Talk About Kevin) , Michael Fassbender (Shame), Shailene Woodley (The Descendants), Michael Shannon (Take Shelter), Leonardo DiCaprio (J. Edgar) gibi isimlerin aday olamayışı, Akademi’nin başına buyruk bir tavır sergilemeyi ve şaşırtmayı sevdiğinin adeta kanıtı gibi. (Ki genelde pek de beceremezler şaşırtma işini.)

Rooney Mara (The Girl with the Dragon Tattoo) ve Gary Oldman (Tinker, Tailor, Soldier, Spy) ise yarışa geç başlayıp önde bitirenlerden; adaylık çevrelerinde ikisinin de adı son birkaç haftaya kadar pek geçmiyordu, fakat Mara “yıldızı yeni parlayan genç kadın oyuncu” kartını, Oldman da “yıllardır Oscar alamamış, artık zamanı gelmiş usta oyuncu” kartını çok iyi kullandılar.

Özellikle “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” kategorisinde yarışı şimdiye kadar önde götüren Christopher Plummer’a (Beginners) rakip olabilecek tek aday olan Albert Brooks’un yerine Extremely Loud & Incredibly Close’dan Max von Sydow’un aday gösterilmesi en büyük sürprizlerden biri oldu. (82 yaşındaki von Sydow da, “yıllardır Oscar alamamış usta oyuncu” kontenjanından.)

Tabii bir de, günün birinde “Oscar Adayı Oyuncu” etiketini alacağını asla hayal bile edemediğimiz Jonah Hill (Moneyball) ve Melissa McCarthy (Bridesmaids) var. Akademi, hafif komedi oyuncularının performanslarını son derece düşük beklentilerle izler ve oyuncuda azıcık derinlik görürlerse basarlar adaylığı (hatta bazen ödülü – bakınız Sandra Bullock). Bu iki adaylığın da hak edilmemiş olduğunu düşünüyorum; özellikle Bridesmaids’in niye sevildiğini asssla anlayamayacağım (Film “En İyi Orijinal Senaryo” adaylığı da kazandı).


> “Animasyon” dalında neler oluyor?

The Adventures of Tintin’in akıl almaz yok sayılışı, aslında çok şey anlatıyor. Akademi, “motion capture” teknolojisini nasıl değerlendireceğine hala karar verebilmiş değil. Bu yöntemle çekilen Tintin’in aday olamayışı, Akademi üyelerinin bu yeni tekniği “gerçek animasyon” olarak görmediğini iyice ortaya çıkardı. “Teknik kriteri sağlamama” gibi bir durum değil bu; çünkü film, Aralık ayında açıklanan “adaylığa uygun filmler” listesine dahil edilmişti. Tamamen “üyeler tarafından ciddiye alınmama” durumu var ortada: Yani kabul edilemez bir durum.

Ayrıca, “motion capture” teknolojisini “gerçek animasyon” olarak görmeyen Akademi, Rise of the Planet of The Apes’te yılın en iyi performanslarından birini sergileyen Andy Serkis’i de “motion capture” teknolojisini “gerçek oyunculuk” olarak görmediği için yok saydıysa, Akademi bu teknolojiyi ne olarak görüyor?!

Animasyon değil, oyunculuk değil; ne o zaman lan bu, it!

Yorumlarımıza devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder