Bu filmi ilk olarak !f İstanbul’un kapanış filmi olarak Şubat ayında izlemiştim. Aradan geçen zamanda askere gittim ve geldim; hayatım hem çok değişti, hem de hiç değişmedi. 7 ay sonra, geçtiğimiz Cuma günü, bu kez Filmekimi’nde buluştum Boyhood ile… Karakterlerin 12 yılı gözlerimin önünde akıp giderken, ister istemez kendi hayatımı düşündüm.
Before
Sunrise / Before Sunset / Before Midnight filmlerinin
sevdiğimiz yönetmeni Richard Linklater’ın
zaman-mekân büken yeni şaheseri Boyhood,
aslında son derece basit bir temayı işliyor: Bir ailenin geçip giden hayatı. Bu – aslında hikâye etmeye değer
bir yanı olmayan – hikâyeyi, aynı oyuncu kadrosunu 12 yıl boyunca her sene bir
araya getirerek, son derece organik bir biçimde yansıtma konseptini ise,
herhalde yalnızca Linklater bu kadar korkusuzca benimseyebilirdi.
Filmin adı Boyhood
/ Çocukluk olmasına rağmen, yalnızca bir erkek çocuğunun büyümesine değil,
kendini tanımaya çalışan bir anne ve babanın da yolculuğuna şahit oluyoruz. 2
çocuklu bekâr annenin (Patricia Arquette) hayatına yeni bir anlam verme
mücadelesi, ve eski kocasının (Ethan Hawke) idealist düşünce yapısı ve realist
hayat şartları arasında mecburen yakaladığı denge; küçük Mason’ın merkezde yer
alan büyüme hikayesine hak ettiği derinliği kazandırıyor.
[SPOILER]
Tabii aslında burada birbiriyle çarpışan iki arketip
söz konusu. Bir tarafta, ideallerine fazlaca tutunan, tutkulu, biraz da
hayalperest bir baba var. Hayatı plansızca, içinden geldiği gibi yaşıyor ama,
filmin sonunda iş güç, çoluk çocuk sahibi bir “aile adamına” dönüşüyor.
Halinden de memnun gözüküyor. Diğer tarafta ise, kendini bütünleme yolunda çok
çaba harcayan ve hayattan tam olarak ne istediğini çok iyi biliyormuş gibi
gözüken anne var. Lakin o kadar yanlış tercihler yapıyor ki, filmin sonunda boşa
geçip giden ömrünün yasını tutar, hatta genç oğlunun önündeki hayatı kıskanır
hale geliyor – filmin en vurucu cümlesiyle beraber: “Hayatta bundan daha
fazlası olacak diye düşünmüştüm.” (“I
just thought there would be more.”)
Karakter olarak babasına yakın duruşu ve filmin
final sekansı, Mason’ın gelecekte mutlu olacağını ima ediyor ve film bu umut
dolu tonda son buluyor… Fakat Patricia Arquette’in, geçen 12 yılın bütün
yoğunluğunu hissettirerek aktardığı o cümle, akıldan çıkmıyor.
[/SPOILER]
Bu ikiliği, altını kalınca çizerek, ama bir o kadar
da ince bir dille anlatıyor olması; Boyhood’u
HAYAT hakkındaki en iyi filmlerden biri ilan etmeme yetiyor. Kulağa basit veya
çiğ geliyor olabilir ama, bence karşımızda hakikaten özel bir film var.
10
üzerinden 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder