2 Şubat 2014 Pazar

"En İyi Film" adaylarını sıralamaca #7

“Zenginin malı – züğürdün çenesi” hesabı, bu senenin “En İyi Film” Oscar’ına aday olan 9 filmi zevkime göre sıralıyorum. Çoğu hakkında bir şey yazmamışım zaten, bu bahaneyle iki laf etmiş oluruz.

ÖNCEKİ YAZILAR: X. Philomena, 8. American Hustle, 7. Dallas Buyers Club, 6. Her, 5. Nebraska, 4. Captain Phillips

3. GRAVITY


Yönetmen Alfonso Cuarón’un 2010 yılında duyurulan, 2011 yılında çekilen ve (beklentileri epeyce artıran) uzuuuun bir post-prodüksiyon sürecinden sonra (planlanan tarihten bir yıl gecikmeyle) 2013 yılında anca izleyebildiğimiz Gravity hakkında şu saatten sonra çok yeni bir şey söyleyemem herhalde.

Gravity, yurtdışında olduğu gibi, ülkemizde de yılın en çok izlenen Oscar adayı oldu. Geçen yılın başlarında izlediğimiz ilk fragmanıyla bile müthiş bir görsellik ve sürükleyicilik vadeden filmin, Sandra Bullock ve George Clooney isimlerinin de verdiği gazla bu gişe başarısına ulaşması sürpriz değil tabii.

Şahsen bütün bu başarıyı hak ettiğini düşünüyorum. Hem görsel, hem de anlatım dili olarak ciddi ciddi nefes almanızı unutturan, tek planda çekilmiş açılış sahnesine bile Oscar verebilirdim.

Özellikle Alfonso Cuarón için de mutlu olduğumu belirtmem gerek. Yıllar içinde tutarlılığını koruyan parıltılı filmografisi bir yana, kendisini emektar bir Harry Potter fanı olarak hep saygıyla anmışımdır! Şimdiki Açlık Oyunları nesli hatırlamaz tabii. Hey gidi günler hey! Cuarón serinin üçüncü filmi Azkaban Tutsağı ile “çocuk kahramanın” ergenlik sancılarını beyazperdeye incelikle taşımıştı (filmin açılış sahnesini hatırlayın: Harry, gecenin bir yarısı, yorganın altında, gizli gizli “asasıyla oynar” ve çok gürültü çıkardığı için amcasından azar işitir!).

Bana göre filmin elbette birtakım kusurları da var.

Bir kere Sandra Bullock olayına asla ikna olmadım ben! Birkaç yıl önce The Blind Side ile utanç verici bir Oscar aldığında da olmamıştım, hala da olmadım. Burada iyi olduğunu düşünüyorum, ama kendi profilindeki herhangi bir kadın oyuncunun yapabileceğinden farklı bir şey yaptığına inanmıyorum. (Sebepsizce güldüğüm “Aauuuu!” sahnesinde beni kaybetti sanırım!)

Kötü gidebilecek her şeyin üst üste kötü gittiği senaryonun yer yer (mesela filmin orta kısmı) seyirciyi boğduğunu, “yeniden doğum” alt metninin de birazcık kör göze parmak misali yedirildiğini düşünüyorum.

Tam anlamıyla bir “sinema deneyimi” olduğu için, büyük bir sinema perdesinde değil de, evdeki televizyonda izlendiğinde aynı etkiyi yaratamayacağına dair şüphelerim de var.

Tüm bunlara rağmen niye 3 numaraya koydum? Film bitip de ekran karardığı anda, hem şahit olduğunuz sinema tekniği, hem de yarattığı duygusal tatmin açısından, “ben bugün özel bir şey izledim,” dedirtebilen ender filmlerden olduğu için.

YARIN: 2 NUMARA! Bir başka filmi daha biraz eleştirir gibi yapıp sonra övgülere boğuyoruz!
~Beğenmediğim filmler hakkında yazmayı daha eğlenceli buluyorum sanırım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder