23 Ocak 2011 Pazar

Sinema: Rabbit Hole


Hollywood’da işler nasıl yürüyor bilmiyoruz tabii, fakat bazı oyuncuların kariyer kararlarına akıl sır erdirmek mümkün değil. Monster’s Ball ile Oscar kazandıktan sonra Hollywood’da istediği her rolü elde edebilecekken Halle Berry’ye Catwoman’ı seçtiren güç neydi? Million Dollar Baby ile oyunculuğun zirvesine çıkan Hilary Swank neden sonrasında The Reaping gibi klişe bir korku filminde oynamayı tercih etti?

Tabii ki ortada büyük bir sır yok, cevap ortada: Para! Oyunculara bir dizi ödül getiren bu harika filmler, dikkat ettiyseniz küçük bütçeli ve nispeten az kişinin gördüğü filmler. Ödül sezonunda bütün ödülleri silip süpüren oyuncunun önüne bin bir türlü yeni proje teklifi geliyor… Eleştirel başarıyı zaten fazlasıyla elde etmiş ama bunun maddi karşılığını tam olarak görememiş aç oyuncu da, gidip maaşı en yüksek olan rolü seçiyor!

Nicole Kidman da aynı hatadan muzdarip oyunculardan biri. 2000’lerin başında Moulin Rouge!, The Others ve The Hours gibi bir dizi hit film çeken oyuncu, 2000’lerin kalan yarısında gişede adeta gümleyen başarısız filmler (Bewitched, The Golden Compass) ve tartışmalı botox tercihleriyle gündeme geldi. Bir zamanlar “Hollywood’un en çok kazanan kadını” denen ünlü oyuncu, “acaba modası geçti mi, bitiyor mu” soruları ile karşı karşıya kaldı.

Eh, 2010 yapımı Rabbit Hole’u seyrettikten sonra bu sorunun cevabını rahatlıkla verebiliriz: Kocaman bir HAYIR. Hem yapımcılığını hem de başrolünü üstlendiği filmde Kidman olağanüstü bir performans sergiliyor ve “O giderek ifadesizleşen yüzüyle oyunculuk yapamaz, balondu söndü!” diyen yorumcuların yüzüne bir yumruk gibi iniyor.

Bir araba kazası sonucu minik oğullarını kaybeden Becca (Kidman) ve Howie (gene güçlü bir performansla Aaron Eckhart), kazanın üzerinden 8 ay geçmesine rağmen yeni hayatlarına alışamamışlardır. Bu büyük acıyla, ikisi de kendi bildikleri şekilde başa çıkmaya çalışır. Howie iletişime daha açık taraf olarak grup terapisine gitmek, arkadaşlarla yeniden bir araya gelmek gibi teklifler sunarken; Becca dışarıya hiçbir şey belli etmeden, adeta bir maske takarak “güçlü kadın” rolünü oynamayı seçer. Fakat göründüğü kadar güçlü değildir.

“Evladın ölümü” gibi ağır bir konuyla ilgilenen film, şanslı ve kararlı bir biçimde asla duygu sömürüsü yapmaya çalışmıyor, gözyaşlarına oynamıyor. Bu, filmde gözyaşı olmadığı anlamına gelmiyor; Rabbit Hole – olması gerektiği gibi – tabii ki hüzünlü bir film. Ama yönetmen John Cameron Mitchell karakterlerini acındırmaktan ziyade onları olduğu gibi tanıtmaya ve –sadece ve sadece – hayata devam etme mücadelelerine ayna tutmaya çalışıyor. Sonuçta son derece sakin, kartlarını aceleye getirmeden açan, karakterlerinin kimi zaman karamsar, kimi zaman üzgün, kimi zaman da deliler gibi öfkeli hallerini son derece ölçülü ve profesyonelce aktaran bir filme imza atıyor.

Film, Becca’nın eşi rolündeki Aaron Eckhart ve özellikle de annesi rolündeki Dianne Wiest’ten son derece etkileyici yardımcı performanslar içerse de, buradaki tartışmasız yıldız Nicole Kidman. Aslında Kidman bu filmde iki farklı rol oynuyor (komşulara, kardeşine ve annesine karşı “güçlü kadın”; yalnız kaldığında ise hayattan umudu kesmiş “acılı anne”) ve ikisini de o kadar güzel dengeliyor ki… Harika yazılmış senaryonun kendisine sunduğu bütün fırsatları sonuna kadar değerlendiren Kidman, basit bir doğum günü partisini bir aile kavgasına dönüştürürken veya sıradan bir market alışverişinde kendini kaybederken kendisinin en başta neden “yıldız oyuncu” olduğunu hepimize hatırlatıyor.

Filmde ısınamadığım tek nokta, Becca’nın o ölümcül kazada arabayı kullanan genç ile kurduğu tuhaf ilişki. Genç Jason’nın vicdanını rahatlatma, acılı Becca’nın ise başına gelen olayların “sebebini” bir parça olsun anlama çabalarını anlamak mümkün; fakat bu ilişki yeterince derin incelenmemiş gibi.

Rabbit Hole, sürekli heyecan ve drama bekleyen sabırsız izleyiciyi memnun etmekte zorlanabilecek, fakat izleyenini de mükâfatlandırmayı çok iyi bilen, yılın sürpriz filmlerinden biri. Karşısında kendini bale manyağı yapan Natalie Portman olmasa (bence gene de Portman’dan daha iyi oynayan) Nicole Kidman’ın En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ına uzanması işten bile değildi, ancak şu koşullarda imkânsız görünüyor. Gene de izlenmeli.

10 üzerinden 8,5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder