Aslında bu yazıyı yazma fikri beni acayip geriyor. 2014 diyoruz yahu. Resmen hayatın “yaşanma hızı” karşısında dehşete düşmekteyim. “Zaman ne kadar nankör ve acımasız!” diye edebiyat parçalayasım geliyor.
Bütün bu stres karşısında azıcık rahatlamak ve zamanı – biraz olsun – yavaşlatmak ihtiyacı duyduğumuzda, kendimize basit ve hafif bir hobi ediniriz ya… İşte benimki “sinema ve Oscarlar”. Nispeten ucuz, fazla fiziksel enerji gerektirmeyen ve hayli asosyal bir hobi!
2014’te bu filmlerden hangisi ne ödül alacak orasını bilemiyorum ama bu saçma ilgi alanına yine aylarımı harcayacağıma eminim. Pişman değilim!
August:
Osage County
“Kaçın
lan kaçın sahibi geldi!”
Bu film hakkında diyecek daha uygun bir söz
bulamıyorum. Tony ve Pulitzer ödüllü bir oyundan uyarlama, başrolde “kasabanın şerifi” Meryl Streep,
yanında Oscar ödüllü Julia Roberts, Chris Cooper (Adaptation.), Oscar adayı Abigail Breslin (Little Miss Sunshine), Juliette Lewis (Cape Fear), Sam Shepard (The
Right Stuff), yetmediyse bir adet Ewan McGregor ve Benedict “Sherlock” Cumberbatch!
Yapımcılar George Clooney, Grant Heslov (Argo)
ve tüm zamanların en hırslı Oscar avcısı distribütörü Harvey Weinstein (Shakespeare in Love, The King’s Speech, The Artist, Silver Linings
Playbook).
Filmin “komedi
/ drama” türünde olması ödül şansını azaltıyor olabilir. Benzer
kategorideki Silver Linings Playbook bu
sene sekiz dalda aday olup sadece birini kazanabilmişti. Ayrıca “Meryl Streep’e yeterince ödül verilmedi
mi?” lobisinin bu sene fazla mesai yapacağına emin olabiliriz (Meryl Streep’e
kaç tane ödül verilse yeter ki?!).
Ayrıca, tek bir sahne veya fotoğraf görmediğimize
göre, filmin gayet boktan çıkma olasılığı da var! (Sadece sette çekilen şu
resmi bulabildim.)
Ama an itibariyle kağıt üstünde daha iyisi
yok.
Labor
Day
Aha
bir diğer “sahibi” de burada. 2008 yılında The Reader ile Oscar’ı kucaklayana kadar
resmen bir tarafını yırtan Kate Winslet,
o zamandan beri ilginç biçimde çok az çalıştı (mini dizi Mildred Pierce, Carnage
ve Contagion’daki yan rol – hepsi bu).
Bu nedenle kendisinin Jason Reitman yönetmenliğindeki (Juno, Up in the Air) bu
dönem romanı uyarlamasında başrol oynuyor olması büyük bir olay sayılabilir.
Seksenlerde geçen film, yalnız yaşayan depresif anne ve oğlunun, günün birinde yaralı
bir yabancıyı (Josh Brolin, No Country for
Old Men, Milk) evlerine kabul
etmeleri ile değişen hayatlarını anlatıyor.
Reitman seveni olduğu kadar sevmeyeni de bol olan,
ödül sicili tutarsız bir yönetmen. Geçen seneki Young Adult’ın akıbeti gibi, bu filmin de Oscar gürültüsünde
kaybolup gitmesi çok olası. Kate Winslet faktörünü bir kenara yazıp beklemek en
iyisi herhalde.
Fruitvale
2008’i 2009’a bağlayan yılbaşı gecesi California’da arkadaşlarıyla
eğlenmek için dışarı çıkan 25 yaşındaki siyahi genç adam, eğlence dönüşü trende
bir kavgaya karışır ve “polise direndiği” için vurularak öldürülür. Tetiği
çeken polis sonradan “Silahı var sandım,”
diyecektir, oysa 25 yaşındaki Oscar Grant tamamen silahsızdır…
Irkçılığın günlük yaşamda hala devam etmesi, önyargılarımız
ve polis şiddetiyle ilgili çok fazla şey anlatan bu gerçek olay, bir Oscar
filmi için gereken bütün öğelere sahip! Nitekim genç yönetmen Ryan Coogler’ın
ilk filmi geçtiğimiz ayki festival galasında pek beğenilmiş, o kadar acıklıymış ki salonda ağlamayan
kimse kalmamış. Aman ne harika!
Başroldeki genç oyuncu Michael B. Jordan ve kurbanın annesi Octavia Spencer (The Help)
için mutlaka ödül muhabbeti dönecektir. Filmin kendisi bence ikinci bir The Blind Side vakası olacak; ama aynı
ucuz ve yüzeysel seviyeye inebiliyor mu, hep beraber göreceğiz. Filmin Oscar
kampanyasını Harvey Weinstein’ın
yöneteceğini ayrıca not düşelim.
DEVAM
EDECEK
İKİNCİ BÖLÜMDE: Gelecek senenin “Tipimi değiştirdim ve çok sevilen
tarihi bir figürü canlandırıyorum, o yüzden Oscar almalıyım,” kurnazları kim?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder